logo
Turkish flag
696
BARAJ
607
HES
468
GÖLET VE BENT
294
İÇME SUYU
5,8
MİLYAR FİDAN
44
MİLLİ PARK

Sosyal Medya Hesapları

Prof. Dr. Veysel Eroğlu
Prof. Dr. Veysel EroğluVeyselEroglu03Facebook
Veysel Eroğlu
Veysel Eroğlu@veyselerogluInstagram
<< Önceki HaberSonraki Haber >>

ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ TARAFINDAN "DEPREM ÇALIŞTAYI" TERTİP EDİLDİ...

Yayınlama Tarihi: 30 Kasım 2023

Adıyaman Üniversitesi tarafından tertip edilen Deprem Çalıştayına katılarak, katılımcılara hitap ettim.

Prof. Dr. Veysel EROĞLU / 30 Kasım 2023


Adıyaman 2

Adıyaman Üniversitemiz tarafından tertip edilen “Deprem Çalıştayının” hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. İnşallah bu çalıştay neticesinde alınacak kararların, çalıştayın çıktılarının depremlerle mücadelede bir yol haritası olmasını temenni ediyorum.

6 Şubat 2023 tarihinde, üzerinde bulunduğumuz bu topraklarda asrın en büyük felaketlerinden biri vuku buldu. Yüreğimizi dağlayan bu depremlerde 50.000’den fazla vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 115.000 civarında vatandaşımız da yaralanmıştır. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremlerinde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Rabbim mekânlarını cennet, makamlarını ali eylesin. Yaralı kardeşlerimize Yüce Rabbim’den şifalar niyaz ediyorum. Depremden etkilenen bütün vatandaşlarımıza sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

Türkiye; jeolojik yapısı, topografyası ve iklim özellikleri göz önünde bulundurulduğunda afetlerden çok fazla etkilenen ve yüksek derecede risk taşıyan bir coğrafyada bulunmaktadır. Ülkemizde vuku bulan tabii afetler içerisinde en çok hasar veren afet türü ise şüphesiz “Deprem” dir. Türkiye bir deprem ülkesidir. Ülkemizde maalesef geçmişte de günümüzde de çok büyük depremler meydana gelmiştir.

  • 1914 Afyonkarahisar Bolvadin Depremi,

  • 1939 Erzincan Depremi,

  • 1999 Gölcük (Marmara) Depremi son yüzyılda meydana gelen büyük depremlerden sadece bazılardır.

Ancak özellikle 6 Şubat 2023 tarihinde saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7,7 büyüklüğünde ve aynı gün takriben 9 saat sonra yine Kahramanmaraş ilimizin Elbistan ilçesinde saat 13.24’te 7,6 büyüklüğünde meydana gelen depremler ülkemizde çok büyük bir afete dönüşmüştür.

7,7 büyüklüğündeki ilk depremin şiddeti Mercalli Şiddet Ölçeğine göre 11 olarak ölçülmüştür. Bu değer, en fazla 12 olan değerin bir altı olup “aşırı yıkıcı” manasına gelmektedir. 7,6 büyüklüğündeki ikinci depremin aynı ölçü birimine göre şiddeti ise 10 olarak hesaplanmıştır. Bu değer de “yoğun yıkıcı” olarak tarif edilmektedir.

Depremin 11 il ve 62 ilçede yoğun yıkımlara sebep olması dolayısıyla afetin boyutu da çok büyük olmuştur. Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Adana, Diyarbakır ve Elazığ illerimiz, depremlerden etkilenmiştir. Depreme sebep olan fayın yeryüzüne yakınlığı ve kırılan fayın uzunluğu sebebiyle depremin yıkıcı etkisi çok büyük olmuştur. Ayrıca birbiri ardına depremlerin vukuu bulması da yıkımı arttırmıştır. Depremin meydana geldiği bölgelerde yer kabuğunda 7 metreye kadar varan kaymalar tespit edilmiştir.

Kahramanmaraş depreminden bölgede yaşayan takriben 14 milyon vatandaşımız doğrudan etkilenmiştir. Belçika, Yunanistan, Portekiz ve Azerbaycan gibi bazı ülkelerin nüfusundan daha fazla nüfus, depremden etkilenmiştir. Meydana gelen bu deprem, 108.812 km2 alana doğrudan tesir etmiştir. Bu büyüklükte bir alan Hollanda, İsviçre, Avusturya, Güney Kore ve Bulgaristan gibi bazı ülkelerin yüz ölçümünden daha büyüktür. Bütün bu mukayeseli rakamlara baktığımızda afetin boyutunun ne kadar büyük olduğu ortadadır.

Depremin bu yıkıcı etkisini, deprem bölgesine giderek bizzat müşahede ettim. İlk olarak geldiğim Adıyaman’ımızın Besni ilçesinde, Gölbaşı ilçesinde incelemelerde bulundum, koordinasyon çalışmalarına katıldım. Yine diğer deprem bölgelerini, Şanlıurfa ve Kilis’i ziyaret ettim. Hatay ve ilçelerinde depremin yıkımını müşahede ettim. İskenderun’un içmesuyu mes’elesiyle bizzat ilgilendim. Genel olarak yıkılan ve ağır hasarlı binaların, fen ve san’at kaidelerine uygun olarak inşa edilmediğini müşahede ettik. Vuku bulan bu deprem afeti, sadece depremin yaşandığı illeri değil, ülkemizin tamamını etkilemiştir.

Yaşadığımız bu deprem başta can kayıpları olmak üzere mal kayıplarına, sosyal, psikolojik, ekonomik ve çevre tahribatlarına yol açmıştır. Dolayısıyla bir daha böyle bir afet yaşamamak için Kahramanmaraş Depremlerinin bütün boyutlarıyla incelenerek, yapılması gerekenler bütün ayrıntılarıyla ortaya konulması gerekiyordu. Bu sebeple Yüce Meclisimizde, Kahramanmaraş Depremlerinin bütün boyutlarıyla araştırılması, afet öncesinde, afet sırasında ve afetten sonra yapılması gerekenleri ortaya koymak için TBMM’de grubu bulunan bütün siyasi partilerin ortak kararıyla bir “Araştırma Komisyonu” teşkil edilmiştir.

Kahramanmaraş Depremlerinden hemen sonra yüce meclisimizde kurulan Deprem Araştırma Komisyonu Başkanlığını icra etmem sebebiyle özellikle komisyonumuzun çalışmalarından ve depremlere yönelik hazırladığı rapordan bahsedeceğim.

Türkiye aktif bir deprem ülkesi olarak geçmişten günümüze yıkıcı depremler ile karşı karşıya kalmış, meydana gelen hasar ve can kayıpları sebebiyle, içtimai hayat her yönüyle büyük ölçüde menfi olarak etkilenmiş ve etkilenmektedir. Ülkemiz, Dünyanın aktif deprem kuşaklarından birinde yer alması sebebiyle var olan deprem tehlikesinin derinlemesine tahlil edilmesi ve deprem risklerinin de çok disiplinli olarak yürütülecek kapsamlı çalışmalarla azaltılması, depremlerin afete dönüşmesinin önüne geçecektir.

Mühendislik, fen ve ilmi çalışmalar, depremlerin tam olarak nerede ve ne zaman meydana geleceğini ve hangi büyüklükte gerçekleşeceğini önceden tam olarak tahmin edememektedir. Bu sebeple deprem risklerinin asgari seviyeye indirilmesi için bir an dahi beklemeden gerekli adımlar belirlenmeli ve bu adımlar hızlıca atılmalıdır. Halk arasında da ifade edildiği gibi “deprem öldürmez, bina öldürür” düsturu ile harekete geçerek sağlam zemine depreme dayanıklı binalar inşa edilmesi gerekmektedir. Özellikle “Depreme Dirençli Şehirler” tesis etmek için Devletimiz bütün kurumlarıyla harekete geçmelidir ve geçmiştir de.

Sağlam zeminlerde, kaliteli malzemeler kullanarak, iyi bir mühendislik ve işçilik ile sağlam binalar inşa edilmesi bir zarurettir. Söz konusu bu konutların sosyal donatılarıyla birlikte inşa edilmesi ise en önemli hususlardan biridir. Fen ve ilim kaidelerine göre inşa edilen binaların daha sonra belli zaman aralıklarında kontrol ve denetimi ise üzerinde durulması gereken bir başka husustur. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın verilerine göre deprem bölgesindeki 11 ilde 200.000 konutun inşaatı başlamıştır. 2024 yılı başında ise 46.000 konut hak sahiplerine teslim edilecektir.

1999 Gölcük (Marmara) Depreminden sonra ülkemizde afet yönetim sistemi, kurumların organizasyonları ve mevzuatın geliştirilmesi noktasında çok önemli mesafeler kat edilmiştir. Daha önce farklı kurumların mes’uliyeti altında olan afet yönetimi, 2009 yılında çıkartılan 5902 sayılı kanun ile Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) kurularak yetki ve sorumluluklar tek bir çatı altında toplanmıştır.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması, afetlere müdahale edilmesi ve afet sonrasındaki iyileştirme çalışmalarının süratle tamamlanması maksadıyla gereken faaliyetlerin planlanması, yönlendirilmesi, desteklenmesi, koordine edilmesi ve etkin uygulanması için ülkemizin bütün kurum ve kuruluşları arasında işbirliğini sağlayan, çok yönlü, çok aktörlü, bu alanda kaynakların rasyonel kullanılmasını gözeten, faaliyetlerinde disiplinler arası çalışmayı esas alan iş odaklı, esnek ve dinamik yapıda teşkil edilmiş bir kurumdur. AFAD’ın kurulmasıyla birlikte; ülkemizde yeni bir afet yönetim modeli uygulamaya konulmuş olup, getirilen bu model ile öncelik, ‘‘Kriz Yönetimi’’nden ‘‘Risk Yönetimi’’ne verilmiştir. Bu alanda son yıllarda her ne kadar çok başarılı çalışmalar yapılmış olsa da son yaşadığımız Kahramanmaraş Depremleri; afet öncesi, afet esnası, afet sonrası ve özellikle mevzuat alanında yeni adımların mutlaka atılması gerektiğini bize göstermektedir.

TBMM Deprem Araştırma Komisyonumuz, bütün bu konular doğrultusunda ülkemizde bu alanda mes’ul olan bütün kamu kurum ve kuruluşlarını, sivil toplum kuruluşlarını ve akademisyenleri davet ederek alanları ile alakalı bilgi almıştır. Komisyonumuz, özellikle kamu kurumlarımız özelinde hem 6 Şubat Kahramanmaraş Depremlerinde yaptıkları çalışmaları hem de bundan sonrası için depremler konusunda kendi alanları ile alakalı yapılması gerekenleri etraflıca dinlemiştir. Üniversitelerimizin alanında uzman değerli akademisyenlerinden bazıları komisyonumuza gelerek bizzat bilgi sunmuş, bazı akademisyenlerimiz ise tespit, teklif ve tavsiyelerini yazılı olarak sunmuşlardır.

Komisyonumuz;

  • 13 toplantı tertip etmiş,

  • 49 kamu kurum ve kuruluşu,

  • 23 akademisyen ve

  • 11 STK’yı dinlemiştir.

Bütün bu çalışmaların neticesinde Komisyonumuz çok detaylı bir raporu ortaya çıkartmıştır. Raporun birinci bölümünde Kahramanmaraş Depremleri bütün yönleriyle ele alınmıştır. Bölgenin zemin yapısından bina stokunun durumuna kadar, deprem sırasında yapılan arama kurtarma çalışmalarından deprem sonrası yürütülen faaliyetlere kadar, çadır ve konteyner kentlerden kalıcı konutların inşasına kadar bütün detaylara raporda yer verilmiştir. İkinci bölümde ise ülkemizin depremler konusundaki hukuki ve kurumsal yapısı ele alınmıştır. Raporun üçüncü bölümünde Türkiye’nin mevcut yapı stoku etraflıca ele alınarak depreme dirençli şehirlerin kurulması için gerekenler sıralanmıştır. Dördüncü bölümde kentsel dönüşüm uygulamaları, beşinci bölümde ise afet yönetim sistemi ele alınmıştır. Araştırma Komisyonumuzun en önemli kısmını ise altıncı ve son bölümü oluşturmaktadır.

Altıncı bölümde Kahramanmaraş Depremleri başta olmak üzere genel olarak depremlerin afete dönüşmemesi için gerekli tespitler yapılmış, bu tespitlere göre teklif ve tavsiyeler geliştirilmiştir. Her bir teklif ve tavsiyeden doğrudan mes’ul, kurum ve kuruluş ile koordinasyon gerektiren kurum ve kuruluşlar belirlenmiştir. Ortaya konulan tespitlerin her birinin çözümüne dair teklif ve tavsiyelere de raporda yer verilmiştir. Toplam 165 tespitte bulunularak bu tespitlerin çözümüne dair 295 teklif geliştirilmiştir. Tespitler iki ana başlık altında toplanmıştır.

  • Birincisi “Hukuki ve Mevzuat Düzenlemesi Gerektiren Hususlar”

  • İkincisi ise “Kurum ve Kuruluşlarca Yapılması Gereken Düzenlemeler”

Mevzuat düzenlemesi gerektiren hususlarla alakalı 52 tespit yapılmış ve 94 ayrı teklif sunulmuştur. Kurumların yapması gereken hususlar için 113 tespit ve 201 teklifte bulunulmuştur. Raporda yer alan bu tespit ve tekliflerden tek tek bahsetmek istemiyorum. Buna zamanımız da yok zaten. Ancak öne çıkan bazı tespit ve tekliflerimizi kısaca zikretmekte fayda görüyorum. Bu tekliflerimizin de çalıştay sürecinde masaya yatırılması ve değerlendirilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim.

  1. AFAD Başkanlığı yapılanmasında; sahada daha etkin ve hızlı karar alınarak, kaynakların doğru yönetilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sebeple yetkilerin en alt müdür/grup başkanı seviyesinde dağıtılması sağlanarak afet yönetiminin sürekliliği sağlanmalıdır.

  2. Bütün Bakanlıklarda Afet ve Acil Durum Yönetimi Dairesi Başkanlığı kurulmalıdır.

  3. Büyükşehir ve il belediyelerinde Afet ve Risk Azaltma Daire Başkanlığı ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı kurulmalıdır. İlçe belediyelerinde ise Afet ve Risk Azaltma ve Kentsel Yenileme Şube Müdürlükleri kurulmalıdır.

  4. 1985 yılında, takriben 38 yıl önce, yürürlüğe giren 3194 sayılı İmar Kanunu günümüz şehircilik, planlama, yapı üretim ve denetim hizmet ihtiyaçlarına cevap veremez ve ulusal afet mevzuatıyla da kopuk bir durumdadır. Afet, koruma ve çevre gibi konularda politika ve ilmi gelişmeler ile uyumlu olan yeni bir mekânsal planlama anlayışı ile yeni bir İmar Kanunu hazırlanmalıdır.

  5. Depreme hazırlık ve deprem ile alakalı çalışmaların il esasında ele alınması için illerde Valilikler riyasetinde bir “Üst Kurul” teşkil edilmelidir. Bu kurulda belediyeler de dahil olmak üzere ilin ilgili kurumları yer almalıdır. Bu üst kurulların oluşturulması için bir Cumhurbaşkanlığı Genelgesi çıkarılmalıdır.

  6. Kentsel Dönüşüm uygulamasında riskli bölgelerin tespit edilerek, yapılacak uygulamanın bu risk durumuna göre öncelik sıralaması yapılmalıdır.

  7. Kentsel Dönüşümün en önemli bileşeni olan müteahhitlik sektörünün disipline edilmesi gerekmektedir.

  8. 6306 sayılı Kanun kapsamında kentsel dönüşümün teşvik edilmesi gayesiyle mülk sahiplerine verilen faiz desteği oranı ile kredi miktarının artırılması ve kredi vadesinin uzatılması yerinde olacaktır.

  9. Binaların inşasında deprem ivmesinin sabit bir değer olarak alındığı görülmektedir. Ancak bu ivme zeminin yapısına göre değişmektedir. Sağlam zeminlerde yapılacak inşaatlarda bu değer daha düşük alınabilir. Bu sebepten dolayı mikro bölgeleme çalışmaları yapılmalıdır.

  10. Zemin taşıma gücü zayıf olan bölgelerde zemin iyileştirme çalışması yapılması şarttır. Bu çalışma hem zemin sıvılaşma riskini ortadan kaldıracak hem de binanın çökme riskini asgariye indirecektir.

  11. Binalarda dükkân katı olarak kullanılan yerlerde depremin etkisi farklı olmaktadır. Dolayısıyla konutların altı mümkün mertebe dükkân ve mağaza olarak kullanılmamalıdır. Dükkân ve mağazalar ayrı bir proje olarak değerlendirilmelidir.

  12. Bazı belediyelerde yeterli sayıda teknik eleman olmamasına rağmen yüksek katlı binaların projeleri onaylanabilmektedir. Yeterli sayı ve yetkinlikte teknik personeli olmayan belediyelerden ruhsat verme işlemi, personel sayısını tamamlayana kadar askıya alınmalıdır.

  13. Binaların özellikle bodrum katlarında kaliteli bir su tecridi yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde başta demir olmak üzere binada kullanılan yapı malzemelerinde erozyon ve tahribat meydana gelmektedir.

  14. Bazı binalarda inşaat sırasında farklı mimari uygulamalar yapılarak sarkma ve çıkıntılar kullanılmaktadır. Bu da muhtemel depremlerde ayrıca bir risk oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu tür uygulamaların sınırlandırılması veya yasak hale getirilmesi gerekmektedir.

  15. Yetkin Mühendislik uygulamasının başlatılması gerekmektedir.

  16. Binaların periyodik muayenesine yönelik mevzuat hazırlanmalı, bu kapsamda yapı denetime tabi yapıların 5 yıl içerisinde, yapı denetime tabi olmayan yapıların 2 yıl içerisinde periyodik muayenesinin yapılması gerekmektedir. Muayene şartlarını sağlamayan yapılar güçlendirilmeli veya yıkılmalıdır.

  17. Depreme dayanıklı bina inşasının en önemli unsuru olan usta, kalıpçı, betoncu, demirci ve tesisatçı gibi ara elemanların bir eğitime tabi tutulup bu eğitim neticesinde sertifika verilmesi çok faydalı olacaktır.

  18. İllerin risk ve risksizlik durumuna göre birbirleriyle eşleştirilmesi ve muhtemel bir afet durumunda diğer ilin afet olan ile hızlı bir şekilde müdahale etmesi. Bunun için 81 ilin birbiriyle veya gruplar halinde eşleştirmesinin yapılması gerekmektedir.

  19. Deprem bölgelerine koordinatör olarak vazifelendirilen Valilerin, daha önce o bölgede Valilik yapmış ve bölgeyi bilen kişilerden seçilmelidir. (Bu Valiler hâlihazırda farklı bir ilde Vali veya Merkez Valisi olabilir)

  20. Afetlerden sonra bölgede arama, kurtarma ve benzer faaliyetlerde bulunacak ekiplerin, kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayacak şekilde donanımlı ve hazır hale getirilmesi gerekmektedir.

  21. Afet durumunda AFAD’ın depolarındaki malzemelere ilave olarak yurtiçi ve yurtdışında vatandaşlar, şirketler, STK’lar, dernekler, vakıflar afetzedelere destek olmak gayesiyle ayni yardım göndermektedir. Doğru cins ve doğru miktarda yardımın, ihtiyaç noktalarına sevk edilmesi gerekmektedir. Bunu yapabilmek için afet koordinasyon merkezinin bir Barkod Sistemi geliştirmesi gerekmektedir. Bu sistemle;

  • Toplanan yardımların cins ve miktarını,

  • Depoda ve sevk halinde olan yardımların cins ve miktarını

  • Dağıtılan yardımların cinsini ve miktarını gerçek zamanlı olarak izlemesi gerekmektedir.

Bütün tespit ve teklifleri tek tek saymak mümkün değil ancak deprem ile alakalı aklınıza gelebilecek her konu ve alanda çok önemli tekliflerimizin olduğu bir rapor ortaya çıkmıştır.

Toplam 935 sayfalık bu raporun depremlerin afete dönüşmemesi için ülkemiz adına bir yol haritası olduğunu düşünüyorum.

Bu raporu ilgili bütün kamu kurum ve kuruluşlarına, üniversitelere ve STK’lara gönderdik ve göndermeye devam ediyoruz.

Sözlerimi burada tamamlarken bu önemli çalıştayın tertip edilmesini sağlayan Adıyaman Üniversitemize, değerli Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Kelleş’e, Rektör Yardımcımız Özgür Özdemir’e, Çalıştayın tertip edilmesinde emeği olanlara ve katılımcılara çok teşekkür ediyor, bu önemli çalıştayın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Herkesi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Su Gibi Aziz Olunuz…


En Yeni Basılı Eserleri

01/03/2025